Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864 — 1944) cumhuriyet dönemi popüler yazarları içinde kendine has bir yerde duruyor. Türkçesinin ulusal miras kabul edilecek düzeydeki güzelliği ve romanlarındaki toplumsal zenginlik bugün bile değerini kaybetmiş değil. Aksine 20. yüzyılın ilk yarısındaki İstanbul hakkında adeta bir sinema filmi veya bir belgesel gibi bugünlere bilgi taşıyor. Meşrutiyet ve mütareke yıllarını, cumhuriyet dönemini ve dünya savaşlarını yaşamış bir Hüseyin Rahmi var karşımızda. Bu zengin biyografiyi çok katmanlı İstanbul antropolojisi ile buluşturan romanlar yazıldığı veya bahsettiği dönemi okura capcanlı bir şekilde yaşatıyor.
Gerçek bir romancı duyarlılığı, noksansız bir okur saadeti. Hüseyin Rahmi Gürpınar metinlerinin hülasası da bu olsa gerek.
Papersense Yayınları olarak bu büyük yazarın romanlarını ve çevirilerini hem editoryal baskı biçimi olarak büyük bir özenle yayına hazırladık. Özel deri ciltle kaplı olan eserleri orijinal metinlerine sadık kalarak, sadeleştirmeden okurlarımıza sunuyoruz.
Biçare Bakkal (Çeviri)
Charles Paul de Kock imzalı Biçare Bakkal, Moutonnet ve Bernard Ailelerinin ilginç öyküsünü anlatıyor.
«Bir pazar günü idi. Romainville Ormanı’nda bekçinin hanesi önündeki çayırlıkta dans ediyorlardı. O gün hava güzel olduğu için bütün mesireler kalabalıktı. Yalnız bu ormanda değil, galiba her tarafta raks olunuyordu. Fakat biz böyle her taraftaki oyunculara sevk-i nazar-ı temaşa edemeyeceğiz. Yalnız Romainville’deki kır balosundan bahseyleyeceğiz. Bir keman, bir gırnata, bir davul bütün o civar ahalisini sıçratmak için kâfiydi. Hem de öyle oluyordu. Hep oynuyorlardı. Bu üç alet-i tarab u şevkin sedaları köylülere pek hoş gelen birer ahenkle oralarını inlettikçe fistanlar havalanıyor, kadınların omuz atkıları uçuyor, çehreler kızarıyor, soluklar solukları takip ediyordu…»